Suriye’de rejimin indirilmesi ve Amerika- İsrail hareketliliğiyle devam eden süreci değerlendiren Üniversitemiz Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Çınkara ve Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, siyasal istikrarın Türkiye’yi rahatlatacağına dikkat çekti.
Suriye'de 61 yıllık Baas rejimi, muhalif güçlerin galibiyetiyle devrildi. Bu durum Arap dünyasının önde gelen isimleri tarafından sevince ve ülkenin aydın geleceği düşüncesine neden olurken, İsrail’in kendi ülke sınırlarını korumak amacıyla Suriye’ye girmesi endişelere neden oldu.
Halihazırda Suriye’de olan Amerikan ordusunun da bölgede YPG\ PKK’ya yaptığı yardım, bölgedeki akıbetin nasıl şekilleneceği konusunda endişeye neden oluyor. Tüm bunların Türkiye’nin hemen yanı başında olması, Suriye’nin geleceği ve ülkedeki İran- Amerika askerlerinin varlığı konularını Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar ve Üniversitemiz Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Çınkara değerlendirdi.
Halihazırda Suriye’de olan Amerikan ordusunun da bölgede YPG\ PKK’ya yaptığı yardım, bölgedeki akıbetin nasıl şekilleneceği konusunda endişeye neden oluyor. Tüm bunların Türkiye’nin hemen yanı başında olması, Suriye’nin geleceği ve ülkedeki İran- Amerika askerlerinin varlığı konularını Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar ve Üniversitemiz Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Çınkara değerlendirdi.
‘İsrail, Hem Suriye Hem Lübnan Hava Sahasını Kontrol Edebilecek Bir Düzeye Erişti’
Rusya’nın boşalttığı ve Suriye sınırı olan Golan Tepelerini ele geçiren İsrail’in böylelikle bölgede büyük bir başarı elde ettiğini ifade eden Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, tampon bölge oluşturma mazeretiyle, Golan Tepelerinden yaklaşık 25 kilometre içeri giren İsrail’in Cebel-i Şeyh Dağı’nı tek bir kurşun atmadan ele geçirdiğine dikkat çekti. Cebel-i Şeyh Dağı’nın bölgenin en stratejik alanlarından biri olduğunu ifade eden Ağar, “Şam, Lübnan ve Suriye arasında kalan bu bölgeyi ele geçirmesiyle birlikte, egemenlik gaspı söz konusu olduğunda bir müdahale gerçekleştirebilecek bir araziyi aldı, hattını genişletti; kuzey bekaya giden tüm yollara ulaşabileceği bir inisiyatif elde etti. Oraya yerleştireceği radar sistemleriyle hem Suriye hem Lübnan hava sahasını kontrol edebilecek bir düzeye erişti. Askeri kuvvetleriyle de her iki ülkeye karşı karşıya kalabileceği etkileri bu sayede bertaraf edebilir. Bu nedenle bana göre bölgede İsrail’in en önemli kazanımlarının başında Cebel-i Şeyh Dağı’dır.” diye konuştu.
‘10 Yıldır Değil De Neden Şimdi?’
DEAŞ terör örgütüyle mücadele bahanesiyle Suriye’de bulunan Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) kontrolsüz bir alan olan Bâdiye Çölü’nde 75 hassas vuruş gerçekleştirdiğine de dikkat çeken Ağar, “Böylece kontrolsüz ve DEAŞ’ın bulunduğu alanda yaptıklarıyla birtakım ‘oldu- bitti’lerin olabileceği bir gerçekliğin altına imza attı. Ürdün sınırına yaslanan ve 300 civarı ABD askeri barındıran el-Tenef’teki Amerikan Özgür Suriye Odusu’nu (ÖSO) çıkararak hem kuzeydeki YPG\PKK’nın bulunduğu alanlara doğru yönlendirdi hem de Şam’ın düşürülmesinde Amerikan ÖSO’sunun da müdahalesinin olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda kullandığı silah ve savaş malzemeleriyle Amerika, PKK’nın önünü açmaya dair bir etki üretti. Amerika, neden 2014 yılından bu yana devam eden DEAŞ’a karşı mücadele edilmedi de burada şimdi bir gerekçe gösterildi?” ifadelerini kullandı.
Suriye’ye Kim, Neden Fon Sağlayacak?
Ağar, muhalifler açısından son derece önemli olan galibiyet sonrası Suriye’nin yeniden inşası konusunda bazı tedirginliklerinde söz konusu olduğunu ifade etti. Kaynakları terör örgütü YPG\PKK’nın elinde olan Suriye’nin kaynaklar konusunda yaşayacağı sorunu da dile getiren Ağar, “Suriye, kaynağı olan bir ülke değil! Suriye’nin kaynakları olan verimli arazileri, petrolleri ve su YPG\PKK terör örgütlerinin elinde. Suriye Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın 135 milyar dolar parayı kaçırdığı iddia ediliyor. Kaynağı da yok ve ülkenin yeniden inşasında kendisine fon sağlayacak olan ülkeler, hangi amaçla bunu yapacak?” dedi.
Trump’la Netlik Kazanacak!
Suriye’deki olaylara farklı bir bakış açısı getiren Üniversitemiz Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Çınkara ise Suriye’nin güney kısmında bazı bölgelerde 1967 yılından bu yana İsrail’le sürtüşme halinde olan Suriye’nin İsrail’le olan anlaşmazlıklarının temel kaynaklarından birinin de bu çekişmeler olduğunu ifade etti. ‘Tampon bölge’ adı altında işgaliyesini sürdüren İsrail’e karşı Türkiye’nin verdiği tepkinin yerinde olduğunu da aktaran Çınkara, “İsrail, Türkiye’nin bu kınamasına karşın Şam’a girme niyetlerinin olmadığını ve kendi sınırlarını korumak istediğini söyledi. Buradaki durum, Donald Trump’ın Amerika’da başkanlık koltuğuna oturmasıyla daha net ortaya çıkacak gibi duruyor.” diye konuştu.
‘Türkiye İçin En Büyük Tehlike, Birliklerin Türkiye’ye Yönelmesi’
Amerika ve Türkiye arasında terör noktasında Suriye’de kısa süreli bir anlaşmazlık olsa da orta yolun bulunabileceğine dikkat çeken Çınkara, “Suriye, askeri bir saha! Burada kontrolsüz bir çıkış olabilir ve bu çıkış, oradaki silahlı birliklerin Türkiye’ye doğru yol almasıyla bizim için bir tehdit unsuru oluşturabilir. Ancak Türkiye bu durum için de elinden geleni yapacaktır. Orada siyasi istikrarın sağlanması için Türkiye’nin gerekli önlemleri alması gerekir; bu açıdan da bölgede askeri anlamda Türkiye daha aktif olabilir.” dedi.
‘Suriye’deki İstikrar, Türkiye’yi Rahatlatır’
Suriye’deki olayların kısa vadede netleşmeyeceğini tahmin ettiğini belirten Çınkara, “Geçici hükumetin, yerin, siyasal istikrara bıraktığı bir ülke için bu süreç kısa vadede netleşmeyecektir. Bu durumda yeni hükumete karşı Amerika’nın tavrını da iyi okumak gerekir. Siyasi istikrar, Türkiye açısından da oldukça önem teşkil ediyor. İstikrar oturursa Türkiye de rahatlar” diye konuştu.
‘Ekonomik İyileşmeden Önce Siyasal İstikrar Sağlanmalı’
Suriye’de ekonomik alan ve iş imkanlarının en hızlı şekilde artmasıyla birlikte göçmen sorununun da kısa bir sürede çözülebileceğine işaret eden Çınkara, bu sayede Türkiye’de zor koşullarda yaşayan Suriyeliler için de bir fırsat penceresi açılacağının altını çizdi. Ekonomik düzelmelerden önce bölgenin siyasal istikrara kavuşması gerekliliğine de dikkat çeken Çınkara, “Bu süreç de nisan- mayıs aylarını bulacaktır. Ekonomik olarak ülkenin eski gücünü kazanması için ise, Suriye ile çok büyük bir sınıra sahip olan Türkiye’nin bu konuda yapabilecekleri çok fazla! Gaziantep’ten Halep’e çok kolay bir şekilde malzeme geçişleri olabilir. Türkiye’nin bu sağladığı imkanların da Suriye’de karşılıksız olacağını düşünmüyorum. Petrol ve önemli limanları olan Suriye’nin gelir elde ettikçe altyapı harcamalarının artacağını umuyoruz.” ifadelerini kullandı.
‘Bazı İş Kollarında Süreç Hızlandırılmalı’
Suriye’deki ekonomik ve siyasal iyileşmeler sonrası Türkiye’den göçün daha fazla bir şekilde gerçekleşebileceğini aktaran Çınkara, Suriyelilerin egemen olduğu bazı iş kollarında yaşanabilecek hadiselerden bahsetti. Çınkara, “Suriyeliler giderse, ‘az ücretle çok iş yaptıralım’ mantığının dışına çıkılması gerekecek. İş kolları için bu durum maliyeti artırsa da iş insanlarımızın kâr marjlarına bir çeki düzen vermesi gerektiği düşüncesindeyim. Para verdiği halde personel bulunamayan iş kollarında ise süreç hızlandırılarak personel yetiştirmek gerekecek.” şeklinde konuştu.
Yenigün Gazetesi’ne ve Emine Kılıç’a teşekkür ederiz.