Üniversitemiz Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesinde Sosyoloji Topluluğumuzun organizasyonuyla “Sınır Aşırı Göç: Suriyeliler” konulu Panel gerçekleştirildi. Sosyal Bilimler Konferansları kapsamında düzenlenen Panele; Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Abdülkadir Buluş, Dekan Yardımcımız Yrd. Doç. Dr. Mehmet Birekul, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Moderatörlüğünü Prof. Dr. Ahmet Taşğın’ın yaptığı ve Yrd. Doç. Dr. Ahmet Koyuncu, Yrd. Doç. Dr. Ferhat Tekin ve Rida-Der Yönetim Kurulu Üyesi Selim Doğru nun konuşmacı olarak yer aldığı panelde; sınır, göç, Türkiye’ye göç etmiş Suriyeliler konuları ele alındı.
Açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Abdulkadir Buluş; şu an Türkiye’nin konjonktür olarak yaşamakta olduğu bir problemin masaya yatırılacağını belirterek, hem bilimsel hem de sahada gözlem yapan kişiler tarafından çok kıymetli bilgiler edineceklerine dikkat çekti.
Prof. Dr. Ahmet Taşğın; sınır konularında fazla çalışma yapan bilim adamının olmadığını bunlardan birkaç tanesinin üniversitemizde olduğunu vurgulayarak: “Yaşadığımız çağda Müslümanlar yaşadıkları dünyaya dair isim ve kavram üretemedikleri ve ellerinde tuttuklarının farkında olmadıkları, zenginleştiremedikleri için dünyayı istediği gibi evirip çeviren, çizgilerle, sınırlarla ve ürettikleri kavramlarla ellerinde tutanlar bizimle sürekli oynamaktadır.” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Ferhat Tekin; sınır kavramının tarihsel gelişimi, anlamı ve sınır kavramına olan bakış açımız konuları üzerine yaptığı sunumunda: “Modern öncesi dönemlerde, sınırın şimdiki anlamda egemenliği ifade eden ve modern devletin sınırın sıfır noktasına kadar gücünü ve egemenliğini kullandığı bir sınır anlayışı yoktu. Şu an üç tarafı denizlerle çevrili ve dört tarafı düşmanlarla çevrili bir sınır anlayışı var. Daha düne kadar bizimle kardeş olanlar, ticaret, akrabalık, kültürel etkileşimde bulunduğumuz insanlar nasıl düşman oldular?” şeklinde konuştu. Sultan Abdülhamit’in vatan anlayışının ortaya çıktığı dönemde en çok çekindiği kavramlardan biri olduğunu vurgulayarak, şu an bizim için kutsallık mertebesinde bir kavram olduğunu ifade eden Tekin: “O dönemde Osmanlılık ve toprağa bağlı olmamak önemliydi. Vatana bağlı bir anlayış aslında küçük, mikro düzeyde bir egemenliği istemektir. Günümüzde genel bir kimlikten ziyade bölünmüş küçük parçalara ayrılmış ona dair kimliklerin oluşturulduğu bir coğrafya oluşturulmuştur.” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Koyuncu ise; savaş nedeniyle Konya’ya göç etmiş Suriyeliler ve yaşadıkları sorunlar hakkında ayrıntılı bilgiler verdiği sunumunda: “Türkiye bu süreç içerisinde Suriye’den gelen misafirlere çok sayıda kamplar inşa etti. Sınırdan geçip gelip yerleşmeleri sürecinde kamplarda kalma isteği çok fazla olmadı ve insanların pek çoğu şehirlere dağıldı. Dolayısıyla Suriyelilerle ilgili sorunların ortaya çıktığı ana merkezler kentler oldu. Konya da bu kentlerden biriydi.” açıklamalarında bulunarak Konyalıların Suriyeliler üzerindeki, Suriyelilerin de Konyalılar üzerindeki tutum ve algılarını detaylı bir şekilde anlattı.
Rida-Der’in Suriye’deki yardım faaliyetleri ve Suriye’deki güncel gelişmeler üzerine sunum yapan Rida-Der Yönetim Kurulu Üyesi Suriye masası sorumlusu Selim Doğru: “Savaş görmediğimiz için savaşın ne olduğunu anlayamıyoruz, dolayısıyla Suriyelileri de anlamamız çok zor. Suriye’de 14 farklı yere gittik, hiçbir yerde sabit kalmadık. İlk zamanlarda tırlarla yardım götürürken daha sonra kamyonlarla götürmeye başladık. Şu an ise dernek olarak yardımlarımız bitmiş durumda. Bize gelen yardım olmadığı için biz de aktaramıyoruz. Türkiye’deki Suriyelilerin ihtiyaçlarını bir şekilde karşılayabiliriz, ama Suriye’de kalan insanların ihtiyaçlarının karşılanması imkânsız çünkü, kaynakları yok.” şeklinde açıklamalarda bulundu. Doğru; yardım malzemeleri arasında gıda, ilaç, oyuncak, çocuk bezi, kıyafet ve ameliyat malzemelerine ihtiyaç duyulduğunu, bu iç savaşın ise çok uzun süreceğini belirtti.
Dinleyicilerin görüşlerine yer verilerek sorularının cevaplandırılmasıyla panel sona erdi.